26 Mayıs 2009 Salı

uzak

"Uzak dur benden" dedi.
"Ne kadar uzak" diye soramadım.
Bir pirinç tanesi kadar mı, bir fersah mı, güneş mi, ay mı, gençlik mi, yarın mı, ne kadar uzak.
2 düşünce arası mı, geçmişle gelecek ya da bir kapı arası mı, iki göz arası mı, ne kadar uzak.
El elden ayrılır kokusu kalır, taş kayadan kopar dokusu kalır, cümle biter sorusu kalır, ama ne kadar uzak?
Sevmek mi daha zor unutmak mı, güvenmek mi zor boşvermek mi, inanmak mı zor vazgeçmek mi, gelmek mi zor kalmak mı, zor olan güzeldir, içli bir şarkı, ama ne kadar uzak.
Başım yana eğik, gözlerim dolu, papaz erik ve bir su bardağı rakı, penceremden görünen dağlar ve sabah, daha ne kadar uzak.
Küçüklüğümden beri parmaklarıma baktım, parmaklarım değişmiyor, acılar çekiyorum, sevinçler yaşıyorum parmaklarım değişmiyor, kulaklarım aynı ama gözlerim, ne kadar uzak.
Kıskançlık bir yangın olsun, sözleri birer köz, harlanıp duruyorum belki, gülüşü bir damla su, yine de ne kadar uzak.
Söylenen söz geri alınmaz, dil yarası geçmez, sevmekte gurur olmaz, ve şefkat, ne kadar uzak.
Bir sabaha karşıymış, buz gibi, önümüzde bir göl, bir deniz ya da bir okyanus, omuz omuzayız, ne kadar uzak.
Sevmek iplerini kaybetmekse şimdi, bir uçurtma gözden kayboldu gece vakti, bir yıldıza takıldı, şimdi mutlu belki ama bir çocuk çok ağladı ardından, ne kadar uzak.
"Uzak dur benden" dedi.
Sessizliğin onay sayıldığı bir yaşamaktı içimdeki o zaman, benim olmayan bir karar, bir şimşek, ağzımı açtım sesim çıkmadı, derler ki hiçbir ses kaybolmaz sonsuzda, sana aşkımı fısıldadığım sakin sıradan gece, kollarım boynuna dolanmış, ne kadar uzak.

3 yorum: