19 Nisan 2009 Pazar

a big cone of sadness

"bir şey için ne kadar çabalarsanız, o kadar beceremiyorsunuz." diye yazmış simen.
belki üstüne söylencek tek bir şey daha yok.

isyan da etmek istemiyorum, ama
herkes güzel göründüğümü söylerken neden boğuluyorum gözlerimdeki hüzünde?
neden zevk alamıyorum hiçbir şeyden?
herkes önüne bakarken neden yüzümü göğe çevirip kuşları kıskanıyorum?
ne zaman iyi olcak herşey?

bugün bir demet papatya aldım kucağıma, oturdum toprağa. seviyor sevmiyor, seviyor çıkana kadar dedim, ellerime ot kokusu sindi sonra. papatyaları bile ben inandırmaya çalıştım sevildiğime. sevgiden çok şey umuyorum belki de. insan ne yapsa değiştiremiyor özünü.

ama sözlerine bile küsebilir mi benim gibi, söylediklerinin anlamsız olduğunu böyle derinden fark edebilir mi insan?
televizyonda "bahar geldi" haberinde istanbul'u gördüğünde ağlayabilir mi?
ve benim gibi imkansızlık bahçesine ekilmiş umudun çiçek vermesini bekleyebilir mi sabırla?

mutlu görünmeye çalışmaktan sıkıldım ben.
günleri gecelere bağlamaktan, geceleri günlere eklemekten yoruldum.
ve kötü olan, tünelin sonunda ışık yok bu sefer.
şıklarda doğru seçenek yok.
çıkış yok.
yok.

1 yorum:

  1. yine de karamsar olmamaya çalışmanın bir yolu olması lazım, içimizde bu kadar sevgi varken biz de yolun sonunu karanlık görüyorsak, zaten aydınlık varsa bile ulaşabilmemiz imkansız olacak. bloglarda depressionchain olmayı planlamadığımıza göre, silkelenip kendimize gelmeyi deneyelim, hem arada bir de ağlamak lazımdır belki....

    ayrıca istanbula gitmene az kaldı, üzülme :)

    YanıtlaSil